ben eniştemin neyiyim?Denemeler

einstein’ın para üstünü hesaplayamadığı söylenir. demek ki ultra yetenekli, zeki, mükemmel ve dahi süper insanlar yaratılırken onlara bazı defolar eklenip öyle gönderiliyor dünyaya. benim de akıl almaz bir defom var: akrabalık ilişkilerini bir türlü kavrayamıyorum. tabi bu ultra yetenekli, zeki, mükemmel ve dahi süper olmamdan dolayı mı yoksa başka bir şeyden mi… onu tam kestiremiyorum. kestiriyorum tabi lan! çok biliyosun sen. sinirlendim bak durduk yere. neyse, tamam sakinim. mesela amcama dayı, dayılarıma amca diyorum. daha doğrusu dememek için her defasında içimden şöyle geçiriyorum: “annemin kardeşi dayı. bu karşımdaki annemin kardeşi değil. hmm… o zaman amca!” -ee, nasılsın hasan amca? yine böyle bir gün, afili bir takım çektim üstüme, eniştemin bir tanıdığının yanına gittim. adamın yanına çıkmadan evvel, özgeçmişimi gözden geçirdim. içimden tek tek tikleri atmaya başladım: hacettepe’de üniversite evet… müfettişlik var tamam… yüksek lisansı da unutmayalım… lakin bir tik eksik kalıyordu. ben eniştemin neyiyim lan? kayınço muyum bacanak mıyım!? annemin kardeşi dayı. eniştemin dayısı… ne alakası var oğlum? dayımın eniştesi peki!? allahım sana geliyorum! varoluşsal problemler yaşıyorum yarabbim: ben kimim!? hemen telefonumu çıkarıp google’a şu soruyu yazdım: “bir insan benim eniştemse ben onun nesiyim?” sayfa dönüyor dönüyor ama bir türlü yüklenmiyordu. uzaklardan bir sesle bütün dünyam daha da alt üst oldu: […]
17 Eyl 2020 • Kişisel Blog

einstein’ın para üstünü hesaplayamadığı söylenir. demek ki ultra yetenekli, zeki, mükemmel ve dahi süper insanlar yaratılırken onlara bazı defolar eklenip öyle gönderiliyor dünyaya. benim de akıl almaz bir defom var: akrabalık ilişkilerini bir türlü kavrayamıyorum. tabi bu ultra yetenekli, zeki, mükemmel ve dahi süper olmamdan dolayı mı yoksa başka bir şeyden mi… onu tam kestiremiyorum. kestiriyorum tabi lan! çok biliyosun sen. sinirlendim bak durduk yere. neyse, tamam sakinim. mesela amcama dayı, dayılarıma amca diyorum. daha doğrusu dememek için her defasında içimden şöyle geçiriyorum: “annemin kardeşi dayı. bu karşımdaki annemin kardeşi değil. hmm… o zaman amca!” -ee, nasılsın hasan amca? yine böyle bir gün, afili bir takım çektim üstüme, eniştemin bir tanıdığının yanına gittim. adamın yanına çıkmadan evvel, özgeçmişimi gözden geçirdim. içimden tek tek tikleri atmaya başladım: hacettepe’de üniversite evet… müfettişlik var tamam… yüksek lisansı da unutmayalım… lakin bir tik eksik kalıyordu. ben eniştemin neyiyim lan? kayınço muyum bacanak mıyım!? annemin kardeşi dayı. eniştemin dayısı… ne alakası var oğlum? dayımın eniştesi peki!? allahım sana geliyorum! varoluşsal problemler yaşıyorum yarabbim: ben kimim!? hemen telefonumu çıkarıp google’a şu soruyu yazdım: “bir insan benim eniştemse ben onun nesiyim?” sayfa dönüyor dönüyor ama bir türlü yüklenmiyordu. uzaklardan bir sesle bütün dünyam daha da alt üst oldu: “buyrun ömer bey!” ufak ufak adımlarla makama doğru yaklaşıyordum. nefesim daralıyordu. sayfa yüklenmiyordu. gıdı ve göbek zaten dağılmış dikkatimi daha da dağıtıyordu. iki seçeneğim vardı. birini atacaktım. “motosiklet kullanan adamım lan ben, bacanak olamam heralde!” diye harika bir akıl yürütmeyle eniştemin kayınçosu olmaya karar verdim. derin bir nefes alıp “kayınçosuyum” dedim. baktım ses etmiyor. rahatladım. o gün, bir insan bacanak olmadığı için ne kadar rahatlarsa, işte o kadar rahatladım.

ömer burak tek, on yedi eylül iki bin yirmi, ankara.