olmadı, yapamadımDenemeler

dudaklarıma biteviye bir saç değiyor. tiksintiyle tükürmeye çalışıyorum. suyun içinden çırpınışımla oluşturduğum mini dalgaların giderden akıp yok oluşuna değiyor bakmaklarım. bir kadın ısrarla göğsünü bastırmaya çalışıyor yüzüme. başımı çekmeye çalışıyorum, sonra neden balıklar yalıyor sırtımı. hınçla belimi döndürüp kurtulmak için davranıyorum ama nafile, sanki ellerim, ayaklarım, boynum, her bir parçam taşlaşmış; hareket edemiyorum. bir saç boğazıma duruyor, bir kadın göğüslerini bastırıyor, ciğerlerim son nefesini de harcıyor… sıcak bir su içime doluyor. sonra bum! kalbim çalıçırpı atmakta. ağır aksak gözlerimi açıyorum. ağzımda yapış yapış öğleden kalma bir sıvı. hiçbir yanımı oynatamıyorum. aklıma ilkokulun bahçesinde topumuzu aldı diye mahalle büyüklerine efelenişim, o kadar lafı yeyip yüzüme bir şey söyleyemeyen ama ben arkamı dönüp giderken sırtıma tekne atan özgür abi, ağzıma dolan kanlı kumu tükürüşüm ve başıma toplanmış hafif bir istihzayla yerdeki bana bakan arkadaşlarım geliyor. sonra lisede aşağılık müdür ve yardımcılarının önünde iki elini önde bağlayıp boynunu büken arkadaşlarım… cemaatin kendisine yaptığı kariyer planlamasıyla hayata bizden 10-0 önde başlayan çocukluk arkadaşımla bir cuma vakti göz göze gelişim, sonra o’nun çıkışta benimle karşılaşmamak için telaşla camiiden çıkışı… sonra o’nunla 15 temmuz sonrası yine bir cuma vakti karşılaşmamız ve bana saatlerce okuldan atılış sürecinde çektiği sancıları anlatışı… sonra bir telefon, başka biri aracılığıyla benimle “radikal” fikirlerim […]
7 Eylül 2018 • Kişisel Blog

dudaklarıma biteviye bir saç değiyor. tiksintiyle tükürmeye çalışıyorum. suyun içinden çırpınışımla oluşturduğum mini dalgaların giderden akıp yok oluşuna değiyor bakmaklarım. bir kadın ısrarla göğsünü bastırmaya çalışıyor yüzüme. başımı çekmeye çalışıyorum, sonra neden balıklar yalıyor sırtımı. hınçla belimi döndürüp kurtulmak için davranıyorum ama nafile, sanki ellerim, ayaklarım, boynum, her bir parçam taşlaşmış; hareket edemiyorum. bir saç boğazıma duruyor, bir kadın göğüslerini bastırıyor, ciğerlerim son nefesini de harcıyor… sıcak bir su içime doluyor. sonra bum! kalbim çalıçırpı atmakta. ağır aksak gözlerimi açıyorum. ağzımda yapış yapış öğleden kalma bir sıvı. hiçbir yanımı oynatamıyorum. aklıma ilkokulun bahçesinde topumuzu aldı diye mahalle büyüklerine efelenişim, o kadar lafı yeyip yüzüme bir şey söyleyemeyen ama ben arkamı dönüp giderken sırtıma tekne atan özgür abi, ağzıma dolan kanlı kumu tükürüşüm ve başıma toplanmış hafif bir istihzayla yerdeki bana bakan arkadaşlarım geliyor. sonra lisede aşağılık müdür ve yardımcılarının önünde iki elini önde bağlayıp boynunu büken arkadaşlarım… cemaatin kendisine yaptığı kariyer planlamasıyla hayata bizden 10-0 önde başlayan çocukluk arkadaşımla bir cuma vakti göz göze gelişim, sonra o’nun çıkışta benimle karşılaşmamak için telaşla camiiden çıkışı… sonra o’nunla 15 temmuz sonrası yine bir cuma vakti karşılaşmamız ve bana saatlerce okuldan atılış sürecinde çektiği sancıları anlatışı… sonra bir telefon, başka biri aracılığıyla benimle “radikal” fikirlerim yüzünden görüşmek istemeyişini söyleyişi… sonra başka partiye oy veriyor diye milleti cehennemlik ilan eden, kendi parti kapısını cennetin kapısı belleyen ve belleten erbakan ve milli görüş kadroları… güneş dil teorisine meyleden lütfi bergen…  beynim aşırı macroya maruz kalmış excel dosyası gibi, binlerce data akıyor alnımın tam ortasına. sanki bir çıban uç veriyor gibi usul usul birikiyor hepsi baş ucumda. nefesimi toplamaya çalışıyorum. derin bir nefes al, ver; derin bir nefes al, ver. rabbim görüyorsun ya, olmuyor, yapamıyorum. ya kendin gel ya da beni oraya aldır.