toparlanın, gitmiyoruz!Denemeler

maden işçilerinin kurtulmasının tek yolu, ölen mesai arkadaşlarının parçalanmış vücutlarına basarak çıkış yolunu zorlamak olabilir; şehirlerimizde cumhuriyet kutlamaları hande yener’le kutlanıyor olabilir; istanbul belediyesi konser için tarkan’a milyonlarca lira boca ediyor olabilir; diyanet tv’de saatlerce ”helal ettim” ile ”helal olsun” arasındaki fark tartışılıyor olabilir; entelektüel fahişeler kemik çerçeve gözlüklerini takmış, cafelerde oturmuş, lattelerini içerek islamcılık üzerine tartışıyor olabilir; canımızdan çok sevdiğimiz arkadaşlarımız sırf iktidarı eleştirdik diye başka bir arkadaşımızın cenazesine dahi bizi çağırmıyor olabilir; en baba şeyhler kocaman göbekleriyle, altlarında x5’lerle cemaatine cenneti müjdeliyor olabilir; koca koca alimler sosyal medyadan birbirlerine ”laf sokma, kapak yapma, sapıklığı teşhir etmeli” temalı videolar çekiyor olabilir; bakanlarımız  mütemadiyen aliya’nın sözlerini paylaşıp paylaşıp kendilerini tatmin ediyor olabilir; cilt cilt kitap peydah eden yazarlarımız üç saatlik konferansta hâlâ bugün dahi başörtüsünden bahsediyor olabilir; en muhafazakâr(!) kanallarda imamı hala kafasında takke, elinde seccadeyle hırsızlık yapan tip olarak pazarlıyor olabilirler; huzur sokağı’nın çıkmaz sokağı, kafasında örtü olduğu sürece her türlü gayrı meşru ilişkiye cevaz veriyor olabilir; jiplerin içleri vakko marka türbanlılarla dolmuş olabilir; sekiz yüz lira maaş alan adamlar ekonomimiz çok iyi diye canhıraş bağırıyor olabilir; madenlerde ölmekten zorla kurtulan işçiler yeniden madene girmekten başka şansları olmuyor olabilir; en zeki arkadaşlarımızın en büyük hayali beş bin liralık koltuklara oturmak […]
29 Ekim 2014 • Kişisel Blog

maden işçilerinin kurtulmasının tek yolu, ölen mesai arkadaşlarının parçalanmış vücutlarına basarak çıkış yolunu zorlamak olabilir;

şehirlerimizde cumhuriyet kutlamaları hande yener’le kutlanıyor olabilir;

istanbul belediyesi konser için tarkan’a milyonlarca lira boca ediyor olabilir;

diyanet tv’de saatlerce ”helal ettim” ile ”helal olsun” arasındaki fark tartışılıyor olabilir;

entelektüel fahişeler kemik çerçeve gözlüklerini takmış, cafelerde oturmuş, lattelerini içerek islamcılık üzerine tartışıyor olabilir;

canımızdan çok sevdiğimiz arkadaşlarımız sırf iktidarı eleştirdik diye başka bir arkadaşımızın cenazesine dahi bizi çağırmıyor olabilir;

en baba şeyhler kocaman göbekleriyle, altlarında x5’lerle cemaatine cenneti müjdeliyor olabilir;

koca koca alimler sosyal medyadan birbirlerine ”laf sokma, kapak yapma, sapıklığı teşhir etmeli” temalı videolar çekiyor olabilir;

bakanlarımız  mütemadiyen aliya’nın sözlerini paylaşıp paylaşıp kendilerini tatmin ediyor olabilir;

cilt cilt kitap peydah eden yazarlarımız üç saatlik konferansta hâlâ bugün dahi başörtüsünden bahsediyor olabilir;

en muhafazakâr(!) kanallarda imamı hala kafasında takke, elinde seccadeyle hırsızlık yapan tip olarak pazarlıyor olabilirler;

huzur sokağı’nın çıkmaz sokağı, kafasında örtü olduğu sürece her türlü gayrı meşru ilişkiye cevaz veriyor olabilir;

jiplerin içleri vakko marka türbanlılarla dolmuş olabilir;

sekiz yüz lira maaş alan adamlar ekonomimiz çok iyi diye canhıraş bağırıyor olabilir;

madenlerde ölmekten zorla kurtulan işçiler yeniden madene girmekten başka şansları olmuyor olabilir;

en zeki arkadaşlarımızın en büyük hayali beş bin liralık koltuklara oturmak olabilir;

facebook’ta kapak fotoğrafını hayatı boyunca alamayacağı arabalar ile boyayıp tüketim toplumunu eleştiren arkadaşlarımız da olabilir;

aylık kazancının bin lirasını ben sadaka vereceğim diye tüm elaleme duyurup, tüm parayı da kendi cemaatinin lokallerine klima almak için harcayan pek muhterem abilerimiz olabilir;

gece gündüz, sabah akşam kapitalizmi eleştiren gruplar muhtelif ortamlarda marks’a tapınıyor olabilir;

yazarlar önlerine bilgisayarlarını almış yazıp yazıp sonra da arkalarını dönüp yatıyor olabilir;

konuşurken elimiz ayağımız dolaşıyor olabilir;

cümlelerimiz yeri göğü oynatmıyor olabilir;

hidayete ermiş büyük abilerimiz bir senedir belli derneğimize bile gelmemiş olabilir;

ellerimiz titriyor, karnımız ağrıyor olabilir;

gittiğimiz esnaflar bize küçümser gözlerle bize bakıyor olabilir;

bir tarafta ortadoğu’nun müslümanları kendine tekfir etme yetkisi verip, kendinde milleti kafir ilan ediyor olabilir;

tüm hayatını özel okullarda geçiren, sınıfları a1’le geçip doğruları gören arkadaşlarınız ”abi toplum çok cahil yaa” diyor olabilir;

engelli arabası bulamadı diye sakat çocuğunu bebek arabasında hastaneye götüren teyzeye otobüste kimse yer vermiyor olabilir!

kınayanların kınamalarına aldırış etmeden,

kimsenin ağız bükmesine aldırış etmeden;

toparlanın, 

gitmiyoruz!