
29 Eki toparlanın, gitmiyoruz!
maden işçilerinin kurtulmasının tek yolu, ölen mesai arkadaşlarının parçalanmış vücutlarına basarak çıkış yolunu zorlamak olabilir;
şehirlerimizde cumhuriyet kutlamaları hande yener’le kutlanıyor olabilir;
istanbul belediyesi konser için tarkan’a milyonlarca lira boca ediyor olabilir;
diyanet tv’de saatlerce ”helal ettim” ile ”helal olsun” arasındaki fark tartışılıyor olabilir;
entelektüel fahişeler kemik çerçeve gözlüklerini takmış, cafelerde oturmuş, lattelerini içerek islamcılık üzerine tartışıyor olabilir;
canımızdan çok sevdiğimiz arkadaşlarımız sırf iktidarı eleştirdik diye başka bir arkadaşımızın cenazesine dahi bizi çağırmıyor olabilir;
en baba şeyhler kocaman göbekleriyle, altlarında x5’lerle cemaatine cenneti müjdeliyor olabilir;
koca koca alimler sosyal medyadan birbirlerine ”laf sokma, kapak yapma, sapıklığı teşhir etmeli” temalı videolar çekiyor olabilir;
bakanlarımız mütemadiyen aliya’nın sözlerini paylaşıp paylaşıp kendilerini tatmin ediyor olabilir;
cilt cilt kitap peydah eden yazarlarımız üç saatlik konferansta hâlâ bugün dahi başörtüsünden bahsediyor olabilir;
en muhafazakâr(!) kanallarda imamı hala kafasında takke, elinde seccadeyle hırsızlık yapan tip olarak pazarlıyor olabilirler;
huzur sokağı’nın çıkmaz sokağı, kafasında örtü olduğu sürece her türlü gayrı meşru ilişkiye cevaz veriyor olabilir;
jiplerin içleri vakko marka türbanlılarla dolmuş olabilir;
sekiz yüz lira maaş alan adamlar ekonomimiz çok iyi diye canhıraş bağırıyor olabilir;
madenlerde ölmekten zorla kurtulan işçiler yeniden madene girmekten başka şansları olmuyor olabilir;
en zeki arkadaşlarımızın en büyük hayali beş bin liralık koltuklara oturmak olabilir;
facebook’ta kapak fotoğrafını hayatı boyunca alamayacağı arabalar ile boyayıp tüketim toplumunu eleştiren arkadaşlarımız da olabilir;
aylık kazancının bin lirasını ben sadaka vereceğim diye tüm elaleme duyurup, tüm parayı da kendi cemaatinin lokallerine klima almak için harcayan pek muhterem abilerimiz olabilir;
gece gündüz, sabah akşam kapitalizmi eleştiren gruplar muhtelif ortamlarda marks’a tapınıyor olabilir;
yazarlar önlerine bilgisayarlarını almış yazıp yazıp sonra da arkalarını dönüp yatıyor olabilir;
konuşurken elimiz ayağımız dolaşıyor olabilir;
cümlelerimiz yeri göğü oynatmıyor olabilir;
hidayete ermiş büyük abilerimiz bir senedir belli derneğimize bile gelmemiş olabilir;
ellerimiz titriyor, karnımız ağrıyor olabilir;
gittiğimiz esnaflar bize küçümser gözlerle bize bakıyor olabilir;
bir tarafta ortadoğu’nun müslümanları kendine tekfir etme yetkisi verip, kendinde milleti kafir ilan ediyor olabilir;
tüm hayatını özel okullarda geçiren, sınıfları a1’le geçip doğruları gören arkadaşlarınız ”abi toplum çok cahil yaa” diyor olabilir;
engelli arabası bulamadı diye sakat çocuğunu bebek arabasında hastaneye götüren teyzeye otobüste kimse yer vermiyor olabilir!
kınayanların kınamalarına aldırış etmeden,
kimsenin ağız bükmesine aldırış etmeden;
toparlanın,
gitmiyoruz!