Firavuna Her Beddua Cehenneme BiletimizdirDenemeler
Firavun da bir insandı ve akıl, iyiyle kötüyü ayırt ederdi.
Emek mukaddestir, dokunulamaz.
Zulmün en büyüğü, emeğe tecavüz ile olur. Çünkü ölümümüz, piyasaya değer üretmez. Oysa mütecaviz sonuna kadar yaşatmak ister bizi.
Zalim, hakkı kadar tüketmek istemez, başkalarının çabasını da kendi tasarrufuna katar. Sahi, insanın hakkı ne kadar? Veya emek dediğin nedir ki? Peki adil ne demek?
Yok yok, ben de sıkıldım senin gibi bu sorulardan, ben başka bir şeyden bahsedeceğim. Bence Firavun’un üstüne çok gidiliyor. Mesela Musa adında bir okul arkadaşın kesin vardır ama Firavun diye yok. Ayrıca eline kalemi alan gömüyor da gömüyor Firavun’a. Herkes Musa’yı bekliyor ama Firavun resmen ortamların istenmeyen adamı. Yani belki diyorum ki, bir dinlesek iyi çocuktur. Bak mesela daha ben Firavun’u bir anlayalım der demez bana küfür ettin. Oysa Allah, Hz. Musa’ya Firavun’a karşı yumuşak sözü salık vermişti. Yani belki de, işte ne bileyim, kızacaksın ama Firavun sensindir! Yav dur bağırma, iki rekat sus da lafımı bitireyim.
Firavun zulüm ettiğini düşünüyor muydu sence, yoksa hakkı olanı aldığını mı düşünüyordu? Firavun da bir insandı ve akıl, iyiyle kötüyü ayırt ederdi. İnsan zulmetmezdi ve zaten Firavun da zulmettiğine inanmıyordu. Sadece Firavun değil, etrafındakiler de, hatta köleler dahi Firavun’un zulmettiğine inanmıyordu. O Firavun’du ve onların emekleri Firavun’a elbette feda olacaktı.
Tanıdık gelmedi mi, söylesene, ne susuyorsun!
İlkokuldayken hizmetliye “sen”, öğretmene “siz” derdik de kimse gocunmazdı bu durumdan mesela. Yeter ablaya hep “siz” derdim, o da “öyle demesene oğlum” der, mütebessim yüzüyle yanağımı sıkardı. Oysa öğretmenimle ne farkı vardı ki? Ama öğretmenlerim “siz” denmeyi hak ettiklerini, hizmetlilerinse hak etmediğini düşünüyordu ki bu konuda bizlere bir şey söylememişlerdi.
Sonra liseye geçtik, orada başarılılar ve diğerleri vardı. Eğer sınavları başarıyla geçersek iyi yerlere gelmeyi “hak ediyorduk”. Bazımız oradan milyarlar kazanacak meslekleri hak edecek, bazılarımız hak edemeyecektik. Evet işte, doğru ya! Gerçekten de bazılarımız başarılı olmuştuk ve babamız yaşındaki garsona bahşiş verip, sırtına pat pat vurmayı hak etmiştik.
BMW’ler neden kaslı yapıya sahip düşündün mü hiç? Veya pitbull köpeğinin sahibi neden hayvanın kaslarını ön plana çıkartır? Veya kaslarını şişiren bir adam neden dapdar tişört giyer? Güçlü olduğunu ve senin üstünü hak ettiğini göstermek için mi acaba? Bi’ düşünsene, sen yolda yürüyorsun ve arkandan son surat hızla son model Mercedes’iyle bir adam geçip gidiyor. Belki de Mercedes’e sahip olduğunu ve de o yolda gaza basmaya hakkı olduğunu düşünüyordur? Yani böyle düşünmesi bu kadar uzak ihtimal mi?
Biz burada doğduk ve aç kalmamayı hak ettik. Biz kurban kesip dişlerimizin arasına sıkışan etleri çıkartmak için kullanacağımız kürdanları hak ettik, ama Afrikalılar hak etmedi. Biz her gittiğimiz yerde baklavaları yeyip tatlı krizine girmeyi hak ettik ama onlar etmedi. Biz bir makama geldik ve altımıza araba çekildi. Evet evet, biz bu makama geldik ve bu arabayı gerçekten hak ettik. Biz devletin en güçlü adamı olduk ve bilmem kaç trilyonluk sarayı hak ettik.
Ne diyorduk? Ha, hatırladım, Firavun! Bir de ne diyorduk? Heh evet, bir Musa gelecek! Oysa Musa gelse, elbisesindeki koyun kokusundan dergahımıza bile almayacak durumdayız!
Musa’ların savaşı bir başkasına değil, bize karşı olacak.
Bundan kelli “Firavunlar kahrolsun!” demeyelim, “Affolsun!” diyelim, belki, belki affoluruz…