Türkiye’de Seçmen Davranışı AnalizleriMakaleler
Bir ülkede yaşayan insanların değer ve tercihlerinin ülke yönetimine yansıması seçimler sayesinde gerçekleşir. Halk, seçimler yoluyla hem kendi adına ülkeyi yönetme yetisini politikacılara devreder hem de “millet iradesini” göstermiş olur. Bu sebeple seçmenlerin parti tercihlerini belirleyen faktörler yıllar içinde önemli bir araştırma konusu olmuştur. Ancak, demokrasiye geçiş sorunları, meşruluk krizleri, askeri darbeler, terör gibi iç güvenlik sorunlarından ötürü bu araştırmalar Türkiye’de sınırlı sayıda kalmış, farklı demografik ve sosyolojik kümelerin davranış kalıpları keşfedilememiştir. Bu sebeple seçim öncesinde yapılan kamuoyu araştırmalarının ortaya koyduğu sonuçlar ile seçim sonuçları arasında ciddi farklılıklar oluşmaktadır. Diğer taraftan, bu çalışmalarda kısa zaman dilimlerinde yaşandığı iddia edilen seçmen davranışındaki değişiklikler eleştirel bir gözle değerlendirilmelidir. Bu bağlamda sosyolojinin ve siyaset biliminin göz ardı edilerek yalnızca istatistiki birtakım veriler üzerinden yapılan farklı toplumsal katmanların (dindar seçmen gibi) seçmen davranışlarına ilişkin analizlerin hatalı sonuçlar verdiği söylenebilir. Tarihsel Süreç İçerisinde Dindar Seçmen Tercihleri “Dindar seçmen” olarak bir seçmen grubunu tanımlamak ve bu seçmen grubunun davranış kalıplarını ortaya koymak son derece zorlu olsa da 1995 seçimlerinde Refah Partisi’ni tercih etmiş seçmen bu grupta değerlendirilebilir. Aşağıdaki tabloda 1995 seçimlerinde Refah Partisi’nin en çok oy aldığı illerde 2023 seçimlerinde Cumhur İttifakı’nın aldığı oy oranları gösterilmektedir. 1995 seçimlerinde Refah Partisi’nin en çok oy aldığı illerde 2023 seçimlerinde […]
Bir ülkede yaşayan insanların değer ve tercihlerinin ülke yönetimine yansıması seçimler sayesinde gerçekleşir. Halk, seçimler yoluyla hem kendi adına ülkeyi yönetme yetisini politikacılara devreder hem de “millet iradesini” göstermiş olur. Bu sebeple seçmenlerin parti tercihlerini belirleyen faktörler yıllar içinde önemli bir araştırma konusu olmuştur.
Ancak, demokrasiye geçiş sorunları, meşruluk krizleri, askeri darbeler, terör gibi iç güvenlik sorunlarından ötürü bu araştırmalar Türkiye’de sınırlı sayıda kalmış, farklı demografik ve sosyolojik kümelerin davranış kalıpları keşfedilememiştir. Bu sebeple seçim öncesinde yapılan kamuoyu araştırmalarının ortaya koyduğu sonuçlar ile seçim sonuçları arasında ciddi farklılıklar oluşmaktadır. Diğer taraftan, bu çalışmalarda kısa zaman dilimlerinde yaşandığı iddia edilen seçmen davranışındaki değişiklikler eleştirel bir gözle değerlendirilmelidir.
Bu bağlamda sosyolojinin ve siyaset biliminin göz ardı edilerek yalnızca istatistiki birtakım veriler üzerinden yapılan farklı toplumsal katmanların (dindar seçmen gibi) seçmen davranışlarına ilişkin analizlerin hatalı sonuçlar verdiği söylenebilir.
Tarihsel Süreç İçerisinde Dindar Seçmen Tercihleri
“Dindar seçmen” olarak bir seçmen grubunu tanımlamak ve bu seçmen grubunun davranış kalıplarını ortaya koymak son derece zorlu olsa da 1995 seçimlerinde Refah Partisi’ni tercih etmiş seçmen bu grupta değerlendirilebilir.
Aşağıdaki tabloda 1995 seçimlerinde Refah Partisi’nin en çok oy aldığı illerde 2023 seçimlerinde Cumhur İttifakı’nın aldığı oy oranları gösterilmektedir.
1995 seçimlerinde Refah Partisi’nin en çok oy aldığı illerde 2023 seçimlerinde Cumhur İttifakı’nın ortalama yüzde 71 ile açık ara önde olduğu görülmektedir. Aynı minvalde başka bir örnek olarak, 1995 seçimlerinde Refah Partisi’nin en fazla oy aldığı İstanbul ilçelerinde Cumhur İttifakı yüzde 57 ile Millet İttifakı’na önemli oranda fark atmaktadır.
Sonuç itibarıyla 1995 yılında tercihini muhafazakâr, mütedeyyin, dindar, mukaddesatçı vb. olarak tanımlayabileceğimiz bir partiye oy veren seçmen kitlesi 2023 yılında da benzer bir yönde tercih yapmaktadır.
Peki ekonomik kriz, post-truth, popülizm, dijitalleşme, küreselleşme gibi onlarca olgu ve kavramın hayatımıza girdiği düzlemde, 2023 seçim sonuçlarında 1995 seçim sonuçları 2022 yılında yayımlanan kamuoyu araştırmalarından daha anlamlı sonuçlar veriyorsa, Türkiye’deki seçmen davranışı üzerine analiz yaparken hangi faktörleri dikkate almak gerekir?
Teorik Çerçeve
Tarihsel süreç içerisinde seçmen davranışlarını açıklamak için üç yaklaşım öne çıkmaktadır.
1- Sosyolojik yaklaşım,
2- Sosyo-psikolojik yaklaşım,
3- Ekonomik yaklaşım.
Sosyolojik yaklaşımda seçmenlerin oy tercihleri bireylerin ait olduğu sosyal kimliklerin birer yansımasından ibarettir. Seçmenlerin parti tercihleri, dini bir aidiyet gibi vazgeçilmez alışkanlık olarak tanımlanmaktadır.
Saha araştırmalarının yaygınlaşmasıyla güçlenen sosyo-psikolojik yaklaşımda ise gruplar yerine bireyler ön plandadır. Bu yaklaşımda küçük yaşlarda aile ve çevrelerinin etkisi altında gerçekleşen siyasal sosyalleşme sürecinde kazandıkları siyasal tutum ve ideolojik yönelimlerin ileriki yaşlarda seçmenlerin parti tercihlerinde etkili olduğu ifade edilmektedir.
Sosyo-psikolojik yaklaşımın literatüre kazandırdığı “parti kimliği” terimi, bireylerin küçük yaşlardan itibaren yakın çevresinin etkisiyle belli bir partiye yakınlık duyduğu ve bu yakınlığın zamanla güçlenerek hayat boyu seçmende bir kimlik oluşturduğunu ifade etmek için kullanılmaktadır.
Ekonomik yaklaşım ise vatandaşların her seçimde kendi amaçlarını gerçekleştirme bakımından en uygun gördükleri partiye oy verdiğini ifade eder. Bu teori, seçmenlerin tek amacının “maddi çıkar” olduğu varsayımı üzerine kuruludur.
Literatürde üç yaklaşım da Türkiye’de seçmen davranışlarını anlamak için kullanılmaktadır. Enflasyon, alım gücü, işsizlik oranı gibi makro veriler ile seçim sonuçları kıyaslanmakta ve çeşitli analizler yapılmaktadır. Ancak Türkiye toplumunda seçmen davranışını belirleyen asıl unsur İslamcılık-laiklik, kentleşme, cinsiyet, sosyo-ekonomik statü, eğitim ve yaş gibi sosyolojik değişkenlerdir.
1995 seçim sonuçları ile 2023 seçim sonuçları arasındaki ilinti, Türkiye’deki oy verme tercihinde partizan tutumların ve ideolojinin öne çıktığını, laik-İslamcı ayrışmasının önemini göstermektedir. Bu durum sosyo-psikolojik yaklaşımda ifade edilen parti kimliği ile açıklanabilir. Türkiye’de siyasal sosyalleşme sürecinde edinilen parti kimliği nesiller boyunca aktarılmaktadır. Sonuç itibarıyla siyasi partiler, kamuoyu araştırma şirketleri, siyaset bilimciler ve siyasi analistler Türkiye’deki toplumsal kümelerin keşfini yapmalı ve parti kimliklerinin açılma kanallarını teşhis etmelidir. Aksi hâlde yapılan analizler hatalı sonuçlar verecektir.