Türkiye’nin Yoksulluk SerüveniMakaleler

İhtiyaç sahiplerine patates ve soğan hibe edileceği haberleriyle beraber kamuoyunda yoksulluk ve sosyal yardımlarla alakalı birçok konu gündeme geldi. Hibelerin ihtiyaç sahiplerine gitmediği, yardımı dağıtanların resmi görevliden ziyade siyasal partilerin mensupları oldukları gibi birçok aktüel mesele gündeme gelirken tartışmanın ana eksenini Türkiye’de yoksulluğun yıllar içinde arttığı ya da azaldığı iddiası ile devlet organları eliyle yapılan sosyal yardımların serüvenine dair karşılıklı iddialar oluşturdu. Peki rakamlar bize neyi gösteriyor? 2002 senesinde yaşamış olduğu ekonomik ve siyasi krizi geride bırakan Türkiye’nin 2002-2018 yıllarında Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) büyümesi ortalama %5,6 olarak gerçekleşti. Aynı dönemde kişi başına GSYİH yıllık %3,9 arttı. Kaynak: www.worldbank.org Yoksulluk oranında ise kısa vadeli krizler hariç, dikkate değer azalmalar görüldü. TÜİK tarafından düzenlenen Hanehalkı Bütçe Anketi ve Dünya Bankası’nın üst orta gelirli ülkeler için yoksulluk sınırı (kişi başına günlük 5,5 ABD doları) verilerine dayanarak, yoksulluk oranı bu dönemde yüzde 37,3’ten yüzde 8,5’e düştü. Aynı dönem için Gelir Dağılımı ve Yaşam Koşulları İstatistikleri’nden alınan gelire dayalı yoksulluk ölçümleri de benzer bir eğilim gösteriyor. Kaynak: www.macrotrends.net Sadece ekonomik değil, sosyal birçok gösterge de refahın tüm topluma dağıldığını doğruluyor. Örneğin doğumda beklenen yaşam süresi 2002’de 71 yıldan 2018’de 77 yıla çıktı. Yetişkin okuryazarlık oranı 2004’te yüzde 87’den 2017’de yüzde 96’ya yükselirken, 5 yaş […]
7 Mayıs 2021 • Perspektif Dergisi

İhtiyaç sahiplerine patates ve soğan hibe edileceği haberleriyle beraber kamuoyunda yoksulluk ve sosyal yardımlarla alakalı birçok konu gündeme geldi. Hibelerin ihtiyaç sahiplerine gitmediği, yardımı dağıtanların resmi görevliden ziyade siyasal partilerin mensupları oldukları gibi birçok aktüel mesele gündeme gelirken tartışmanın ana eksenini Türkiye’de yoksulluğun yıllar içinde arttığı ya da azaldığı iddiası ile devlet organları eliyle yapılan sosyal yardımların serüvenine dair karşılıklı iddialar oluşturdu. Peki rakamlar bize neyi gösteriyor? 2002 senesinde yaşamış olduğu ekonomik ve siyasi krizi geride bırakan Türkiye’nin 2002-2018 yıllarında Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) büyümesi ortalama %5,6 olarak gerçekleşti. Aynı dönemde kişi başına GSYİH yıllık %3,9 arttı.

Kaynak: www.worldbank.org Yoksulluk oranında ise kısa vadeli krizler hariç, dikkate değer azalmalar görüldü. TÜİK tarafından düzenlenen Hanehalkı Bütçe Anketi ve Dünya Bankası’nın üst orta gelirli ülkeler için yoksulluk sınırı (kişi başına günlük 5,5 ABD doları) verilerine dayanarak, yoksulluk oranı bu dönemde yüzde 37,3’ten yüzde 8,5’e düştü. Aynı dönem için Gelir Dağılımı ve Yaşam Koşulları İstatistikleri’nden alınan gelire dayalı yoksulluk ölçümleri de benzer bir eğilim gösteriyor.

Kaynak: www.macrotrends.net

Sadece ekonomik değil, sosyal birçok gösterge de refahın tüm topluma dağıldığını doğruluyor. Örneğin doğumda beklenen yaşam süresi 2002’de 71 yıldan 2018’de 77 yıla çıktı. Yetişkin okuryazarlık oranı 2004’te yüzde 87’den 2017’de yüzde 96’ya yükselirken, 5 yaş altı için ölüm oranı her 1000 canlı doğum için 33’ten 10’a kadar düştü. Bu dönemde temel hizmetlere erişimin istikrarlı bir şekilde arttığı ve artık neredeyse herkes için ulaşılabilir bir hâl aldığı görülüyor. Hasılı Türkiye son yirmi yılda ekonomisinde güçlü bir büyüme ve kalkınmayı gerçekleştirirken aynı zamanda yoksulluğun azaltılması ve refahın paylaşılmasında da dikkate değer ilerleme kaydetti. Benzer şekilde bu dönemde istihdamın artmasıyla sağlanan refah artışının, düşük gelirli grup başta olmak üzere nüfus genelinde geniş bir şekilde paylaşıldığı görülüyor. Hanehalkı Bütçe Anketi’ne bakıldığında son on yılda gelir artışıyla da desteklenen ekonomik ilerlemenin yoksul yanlısı olduğunu gösteriyor. Örneğin en yoksul yüzde 40’ın geliri, nüfusun geri kalanından yüzde 40 daha fazla arttığı görülüyor. (En zengin yüzde 5 hesap dışı bırakılmıştır.) Bu perspektifle Hanehalkı Bütçe Anketine bakıldığında bu dönemde özellikle hizmet sektöründe hem daha fazla sayıda hem de daha iyi ücret ile istihdam alanlarının oluşturulması yoksulluk oranının çarpıcı düşüşünün ana etkeni olmuş gibi görünüyor. Tabi ki bu durum tek başına AK Parti’nin güçlü ekonomi yönetimi ve kadrolarıyla açıklanamaz. Türkiye nüfusunun genç karakteri, Kemal Derviş öncülüğünde gerçekleştirilen kurumsal reformlar, eş güdümlü yapılan demokratikleşme hamleleri, o dönemin küresel ekonomi-politiğinde Türkiye’ye akan devasa yabancı sermaye gibi birçok ulusal ve küresel etki Türkiye’nin bu hızlı büyüme ve kalkınma serüvenine eşlik etti.

2002’de %34 ile iktidara gelen AK Parti 2007’de %46 ile tüm toplumsal katmanlardan oy aldı. 2011 senesinde ise oy oranını yine artırarak %49 gibi büyük bir sonuç elde etti. Bu süreçte ana akım medyadaki sıkıntılar, klik tartışmaları ve Anayasa Mahkemesi’nin “367 Kararı” ile sembolleşen yaşam tarzı üzerinden siyaseti dizayn etme gibi çabalar karşısında AK Parti muhafazakârların mağduriyetine ekonomik başarıyla bir özgüven kazandırarak girdiği seçimlerde oyunu %40’ın üstünde sabitleyecek bir güç elde etmiş oldu. Bu dönemde muhafazakâr kesimin orta sınıflaşması, artan istihdam alanları ile alt ve orta gelirli kesimin daha fazla sayıda daha yüksek ücretli işe kavuşmasıyla refahın geniş katmanlara dağılması ve benzeri nedenlerle AK Parti ile seçmen arasında bir vefa bağı oluştu. Rüzgarın Terse Dönmesi 2018 yılına gelindiğinde ise yaşanan döviz krizi ile bu olumlu gidişatın sonuna gelindiği görülüyor. 2013 yılında IMF’nin küresel sıkılaşma politikasına geçerek parasal genişletmeyi azaltırken Türkiye’nin buna yönelik gerekli hamleleri yapmaması gibi küresel etkenlerin yanı sıra Gezi Parkı ve sonrasında yaşanan iç istikrarı etkileyen olaylar sürecin bu noktaya gelmesinde dönüm noktaları oldu. Henüz döviz krizinin etkisini üzerinden atamamışken 2020 senesinde tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını ile Türkiye ekonomisi yeniden büyük bir yara almış ve salgınla yeterince mücadele edecek kurumsal kapasiteye sahip değilmiş gibi görünüyor. Koronavirüsün ekonomik etkilerini azaltmak adına GSYİH’sının yalnızca %1,5 oranında harcama yapan Türkiye’nin en düşük yardımı yapan 3 ülkeden biri olduğu da IMF raporlarında yer alıyor. Benzer şekilde uluslararası kuruluşların yaptığı araştırmalara göre sadece ekonomik değil, sosyal olarak da Türkiye’nin bu dönemde büyük bir maliyete maruz kaldığı kaydediliyor. Örneğin Eurostat’a göre pandemi sürecinde en çok çalışan ülkeler arasında Türkiye de yer alıyor.

Covid-19 salgınından en çok alt gelir ve orta sınıfın etkilendiği görülüyor.  Belli bir yaş üstü ve kronik rahatsızlığı olan insanlar ile çocuklar başta olmak üzere hastalık sayısına bağlı olarak tüm toplum için sokağa çıkma yasaklarının uygulanması küçük esnafı doğrudan etkilemiş, toplumdaki kırılgan grupları kriz ile baş başa bırakmıştır. Örneğin 2020 yılı Mart ayına göre Nisan ayında toplam sigortalı sayısındaki düşüş kadın ve erkek için benzer şekilde %3,5 dolaylarında gerçekleşirken Mart-Aralık arasındaki değişime bakıldığında toplam sigortalı sayısı erkeklerin oranı %7,1 artarken kadınlardaki artış oranının bunun ancak yarısı olduğu görülmektedir.

AK Parti’nin son 20 yılda yoksulluğu azaltarak stabil bir büyüme sağlayan momentinin 2018’de bitmesi ve üstüne Covid-19 salgını ile ortaya çıkan yeni durumun önümüzdeki süreçte seçmenin tavrını nasıl etkileyeceği ise büyük bir soru işareti olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle de AK Parti’nin sosyal yardım kampanyalarıyla temas kurduğu ve onu iktidara taşıyan temas alanlarının, muhalefetin belediyeleri kazanmasıyla beraber onun elinden çıkarak muhalefetin eline geçmesiyle beraber sosyal yardımların nasıl etkileneceği önem arz ediyor. AK Parti’nin son 20 yılda yoksulluğu azaltarak stabil bir büyüme sağlayan momentinin 2018’de bitmesi ve üstüne Covid-19 salgını ile ortaya çıkan yeni durumun önümüzdeki süreçte seçmenin tavrını nasıl etkileyeceği ise büyük bir soru işareti olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle de AK Parti’nin sosyal yardım kampanyalarıyla temas kurduğu ve onu iktidara taşıyan temas alanlarının, muhalefetin belediyeleri kazanmasıyla beraber onun elinden çıkarak muhalefetin eline geçmesiyle beraber sosyal yardımların nasıl etkileneceği önem arz ediyor. Bu yazı Perspektif Dergisi için hazırlanmıştır. https://www.perspektif.online/turkiyenin-yoksulluk-seruveni/