Din Hem De EkmeleddinDenemeler
— İnan.— İnandım.— Tamamına mı?— Evet. Ergenlik bitti, kafam karıştı. Ortada bir din var.— Nasıl bir din?Bakıyorsun, ekonomi de var, tuvalete giderken var, mirasta var, kapıyı tıklarken bile var.— Peki bizde hangisi?— Namazını kıl.— Kıldım.— Faiz yeme.— Onun fetvası var.— Yetime ve yoksula yardım?— Etrafımızda yok.— Gelir adaletsizliği?— Siyasete karışma.— Ama ayet var?— Bu işlere karışır da ya imanım giderse? — ve ilk düşüş:— Ben inanmıyorum.— Hâşâ, nasıl olur!?— Evrim var, yaratıcı yok. Belki evrimi vesile kılmıştır?— İyi de Müslümanların hiçbiri evrimi kabul etmiyor.— İlk kalp atışına Allah’ın bir hikmeti diyorlar ama?— Evet ama, evrimin olmadığına dair ayet var.— Hangisi?— Bilmiyorum ama, off, sen ne biçim Müslümansın? Eleştirmek en basiti.Savunmak, kolay mı?— Değil.— Değil diye, sus mu?— Değil.— O halde savun:— Gel inanalım.— Nasıl?— Öyle bir ikisine değil.— Hepsine mi?— Hem de hepsine.— Ama zaman değişmiş, modern kanun gelmiş.— O halde Allah hidayet etsin, var git yoluna.— Hayır, inanmak istiyorum.— O halde hepsine inan. Allah ve O’nun Resulü ne diyorsa, önce kabul edeceğim, sonra anlayacağım. Çünkü mü’minin ilk imanı gaybadır. Şimdi doğru mu söyledim? — Evet.Kulağımız belli desibeldeki sesleri duyar, elimiz belli bir yere kadar uzanır, burnumuzun koku portföyü bellidir. Akıl da öyle.— Anlamadım.Tüm galaksinin kütlesinin çay kaşığının ucu kadar olduğunu, […]
— İnan.
— İnandım.
— Tamamına mı?
— Evet.
Ergenlik bitti, kafam karıştı. Ortada bir din var.
— Nasıl bir din?
Bakıyorsun, ekonomi de var, tuvalete giderken var, mirasta var, kapıyı tıklarken bile var.
— Peki bizde hangisi?
— Namazını kıl.
— Kıldım.
— Faiz yeme.
— Onun fetvası var.
— Yetime ve yoksula yardım?
— Etrafımızda yok.
— Gelir adaletsizliği?
— Siyasete karışma.
— Ama ayet var?
— Bu işlere karışır da ya imanım giderse?
— ve ilk düşüş:
— Ben inanmıyorum.
— Hâşâ, nasıl olur!?
— Evrim var, yaratıcı yok. Belki evrimi vesile kılmıştır?
— İyi de Müslümanların hiçbiri evrimi kabul etmiyor.
— İlk kalp atışına Allah’ın bir hikmeti diyorlar ama?
— Evet ama, evrimin olmadığına dair ayet var.
— Hangisi?
— Bilmiyorum ama, off, sen ne biçim Müslümansın?
Eleştirmek en basiti.
Savunmak, kolay mı?
— Değil.
— Değil diye, sus mu?
— Değil.
— O halde savun:
— Gel inanalım.
— Nasıl?
— Öyle bir ikisine değil.
— Hepsine mi?
— Hem de hepsine.
— Ama zaman değişmiş, modern kanun gelmiş.
— O halde Allah hidayet etsin, var git yoluna.
— Hayır, inanmak istiyorum.
— O halde hepsine inan.
Allah ve O’nun Resulü ne diyorsa, önce kabul edeceğim, sonra anlayacağım. Çünkü mü’minin ilk imanı gaybadır. Şimdi doğru mu söyledim?
— Evet.
Kulağımız belli desibeldeki sesleri duyar, elimiz belli bir yere kadar uzanır, burnumuzun koku portföyü bellidir. Akıl da öyle.
— Anlamadım.
Tüm galaksinin kütlesinin çay kaşığının ucu kadar olduğunu, gerisini boşlukları dolduran bir madde olduğunu aklın eriyor mu?
— Hayır.
— Peki, bunu söyleyen adama akılsız denir mi?
— Hayır.
— Çünkü bilimsel olarak doğru. İşte öyle de, aklımın erişemediği şeyler olabilir; bunlara akılsızlık diyemem.
— Eleştirim geldi.
— Hayır hayır, eleştirme. Savun.
— Tamam.
— Banka dünya gerçeği değil mi?
— Evet, ama beni ilgilendirmez.
— Şimdi saçmaladın.
Milyonlarca sinek dışkıya meylediyor diye, kendisine kutsiyet atfedemem.
— E nasıl olacak?
— Ne iktisat profesörüyüm, ne de din âlimiyim.
— E o zaman sus!
— Susamam. Âlimlik iddiam yok diye inancımdan taviz veremem.
— Konuyu saptırma.
Bak, böyle bir dünyanın içinde doğduk. Modernist bakış açısıyla İslam’ı anlamaya çalışıyorsun. Kapitalist makinenin içine İslami parçalar yerleştirmeye çalışıyorsun.
— İthamlara başladın yine.
— Tamam, şunu dinle: Ortada yüz lira var diyelim. Banka der ki: “Ben parayı ürettim, bu yüzden bir ay sonra bana sadece %5 vereceksiniz.”
— İyi de ortada 105 lira yok ki. Nasıl vereceğiz?
— İşte onu diyorum ben de, garip değil mi sence de!?
— Tamam, haklısın ama yine eleştiriyorsun. Savun diyorum sana.
— Tamam: Bir fabrika açacaksın diyelim. Devlet bu fabrikaya elektrik, su, doğalgaz, yol sağlıyor mu?
— Evet.
— O hâlde devlet de sağladığı imkân nispetinde fabrikanın kazancına ve kaybına ortak olacak.
— Bu sadece bir örnek değil mi?
— Evet, sadece bir örnek ve ne kadar kolay olduğunu gösteriyor aslında.
— Peki, ev sahibi olmayan insanlar var. Ev almak istiyorlar, maaşları sağlam ama birikmiş paraları yok.
— Eee?
— Ne “eee”si, çözümü ne bu olayın?
— Çözüm olması için ortada bir sorun olması lazım. Barınma bir ihtiyaçtır. 180.000 liralık şatafatlı evlerde, çoluğa çocuğa mal mülk bırakma sevdasına “ihtiyaç” denmez.
— Sıkıldın mı?
— Sıkılmadım da, utandım biraz.
— Neden?
— Bunları savunurken aklıma kendim geldim.
— Geçmişinde ne oldu ki?
— Bir şeyleri anlatırken “Geçmişimde ben de bozuktum, bak şimdi sizden ne kadar da düzgünüm,” minvali cümle kuran adamlardan tiksiniyorum.
— Niye?
— İki rekat güzellik anlatacak, otuz üç rekat reklam yapıyor. Egosunu tatmin ediyor. Gençliği yaşamamış, mal biriktirememiş, bol maaşlı evlat bırakamamış; e bari dinle imanla toplumda yer edineyim diyor.
— Ağır olmadı mı?
— Oldu ama…
— Aması ne?
Çok sevdiğim yazarlar var, okuyunca vuruluyorum. Altına yorumlar yazılıyor: “Güzel tespit.” “Yeni kitabın ayak sesleri :))”
— Eee ne var bunda?
— Cidden anlamıyor musun? İnandıklarım beni rahatsız ediyor. Geceleri uyuyamıyorum. O yazıları okuyunca adımı Musa diye değiştirip, isminin içinde “F, İ, R, A, V, U, N” harfleri geçenleri dövesim geliyor.
— Hehehe.
— Bak sen de gülüyorsun. İnandıklarım entelektüel bir bilgi birikimi değil; vâr oluş amacım, davam, hayatım, insanlara bakış açım, yürüyüş şeklim.
— Hem o yazılara “güzel tespit” deyip hem de gülebilmeyi midem kaldırmıyor diyorsun yani?
— Hah aynen, sonunda beni anlamaya başladın.
— Neyse, çok boğazım kurudu. Kola ister misin?
— Ahh! Ne vuruyorsun be!!??