Kuşçu’ya SorguDenemeler

“En çok en çok şeyi olanlar ağlar.” Tesellinin yükü de en çok bir şeyi olmayanların boynuna asılır.
10 Oca 2015 • Kişisel Blog

Kuşçu sahiden bir karakter olabilir mi? Yusuf’un pervasız hiddeti, Zeynep’in hadsiz tripleri hiç mi bunaltmaz bu adamı? Hep mi gülerek hikâyeler anlatacak ateşin başında? Hiç mi alevlenip kapı dışarı etmeyecek Zeynep’le Yusuf’u, saçma sapan sevgili tartışmalarından bunalıp? Hiç mi bitmez bu Kuşçu’nun tüpü? Tam heveslenmiş, uzaklara dalmış, çayından bir yudum alacakken hiç mi dökmez üstüne çayı? Şöyle afili bi küfür savurmaz mı rüzgâra?

Şu Kuşçu sahiden bir karakter olabilir mi? Olamaz, yani bence olmamalı. Olsa olsa bir tipleme. Evet evet, yalnız bir tipleme sadece. Sahi, Zeynep’le Yusuf olmasa Kuşçu’nun ne ehemmiyeti kaldı ki? Ee tipleme olmanın genel kaidesi değil mi zaten: varlığını bir karaktere muhtaç olmak.

Gel Kuşçu, terk edelim senle şu şehri. Yusuf Miroğlu ararsa bizi, “McDonald’s’a gittik, döneceğiz” diye mesaj atarız. Zeynep aramaz zaten. Yusuf’la kavga ederse, hah işte tam o sırada, o belki. Ararsa da telefonu bana ver, yok yok, al şu telefonu, sen konuş: “Bıktım kızım, anlasana,” dersin. “Bitmez tükenmez bok püsür tartışmalarınızdan, kaprislerinizden, hırslarınızdan, küstahlıklarınızdan boğuluyorum artık,” demeyi de eklemeyi unutma. Eğer ağlarsa –ki büyük ihtimal ağlar, kibirden de– kapa telefonu. Çünkü ağlamak bizim için fazla lükstür. Bakma öyle Kuşçu, bi düşün, kafanda şu sesi çıkar: “En çok en çok şeyi olanlar ağlar.” Tesellinin yükü de en çok bir şeyi olmayanların boynuna asılır.

Sana çok güzel küfürler yazdım Kuşçu, gel rüzgârla Yusuf ve Zeynep’e hediye edelim bunları. Tam bu esnada sıcacık yataklarında anı yavaşlatıp mütebessim yüzlerini birbirlerinin üzerine döken şu çifte gönderelim.

Evet, işte aynen böyle.