Mesele 1: MeseleDenemeler
Zaten insan dediğin de, mesele edindiği meselelerden başka ne ki?
“Meseleleri mesele etmezseniz, ortada bir mesele kalmaz.” diyordu Süleyman Demirel. Nasıl kırk yıl boyunca bağrımıza bastıksa bu kıymetli siyasetçiyi, lafını da dinledik. Hiçbir meseleyi mesele etmedik, hâliyle ortada da bir mesele kalmadı.
Mesele denilebilirse tabii buna da, hakkımızı yememek lazım, bir tane meselemiz vardı aslında. Babam buna “ekmek kavgası” diyordu.
Tek mesele ettiğimiz bu meseleyi bari, doğru kavrayabilmiş olsaydık eğer, her şeye rağmen, yine de ortada hiçbir mesele kalmayacaktı. Meselemize yalnızca “ekmek kavgası” dedik, “çokluğu önemli değil, helali olsun ama” diye eklemedik.
Ekmek kavgamızın nereye tekabül ettiğini ayırdına varamadıkça biz, o da her gün başka yerlere evrildi. İşte en son gelinen noktada da verdiğimiz ekmek kavgası, “günlük 6 milyon olan ekmek israfını nasıl düşürebiliriz?”in kavgası oldu. Bunu saymazsak, genel anlamda ekmek kavgasını kazandık yani.
Ekmekle de kalmadık tabii. Bulaşık makinesi, çamaşır makinesi hatta jeep’ler, tatil köyleri, rezidanslar… daha nice kavgadan alnımız ak çıktık elhamdülillah. İslâmî tüketimde petrol zengini ülkeleri bile geride bıraktık, Arabistan, Katar falan halt etti yanımızda yani, Rabbimize binler şükür.
Neyse, bu bizim ilk meselemiz ve bizim ilk meselemiz, sisteme entegre olmuş Müslüman görünümlü insanlara birtakım eleştiriler getirmek değil.
Bizim ilk meselemiz; “hangi meseleleri mesele edinmemiz gerektiği” meselesi. Zaten insan dediğin de, mesele edindiği meselelerden başka ne ki?