Eylül’e VedaDenemeler
Çizgileri takip ederken dökülüyor elimden bedenim, zamanım, tüm enerjim… Ne manzarayı seyredebiliyorum ne de yola odaklanabiliyorum.
Her sabah aynı yaşamak sıkıntısı çöküyor yüreğime. Sabah 8, akşam 5’lerde ikincil çoğul şahıslar biriktiriyorum heybemde. Bıçak yarası izi gibi tebessümlerde yer yok kalbimdekilere. Burada, BİM’de alışverişini yapmış, aldıklarını poşetlere doldururken birbirlerinin gözünün içine bakan orta sınıf çiftlerin hislerine yer yok, örneğin. Mahcubiyet yok CV’lerde; kırışmış gömlekler yok, dağılmış saçlar yok.
Mütemadiyen özürler duruyor boğazıma sonra: Özür dilerim bir tanem, yazamadım sana da; özür dilerim anneciğim, arayamadım seni; özür dilerim kardeşim, buluşamadık yahu bir türlü, değil mi? Ah, cevap da veremedim o iletiye. Ayrıca unuttum hepsini, saatlerce uyudum üstüne bir de.
Evet, elbette bir hayatı taşıyorum. Hatta denilebilir ki bir ömür çizgim var ve ben tıngır mıngır, ilmek ilmek kendi sosyal gerçekliğimi örüyorum bu çizgi üzerine. Sorun şu ki çizgiler çok girift, karmaşık, keşmekeş… Çizgileri takip ederken dökülüyor elimden bedenim, zamanım, tüm enerjim… Ne manzarayı seyredebiliyorum ne de yola odaklanabiliyorum. Evet, bir çizgi var ve takip ediyorum. İnsanlar silik, yüzleri plastik; kalbimde bir devrimcinin hüznü, bir de kulağımda hep bazlama açan kadınların sevda türküsü.