ama baba, geçen köprüler değil ki, hayatımızDenemeler
önce bir müddet şehrin gürültüsü… sonra kahramanımızın şehirde bunalırken ki halinden kesitler geliyor ekrana. her şey olması gerektiği gibi. her şey 90’lar… ucuz ama güzel bir klip, dokunaklı bir şarkı ve nazan öncel. ama bunların konumuzla alakası yok. bu bir deneme ve yazar istediği gibi yazısına giriş yapabilir. konumuz ahmet’in hikayesi. ahmet’in kimseye anlatamadıkları, kimseye söyleyemedikleri… ahmet’in gözleri çakmak çakmak. kantinci muhsin amca onu her gördüğünde “kartal bakışlı ahmet” diyor. muhsin amcanın sevdiği fatihlere de “fatih sultan mehmet” demişliği vardır. ahmet sınıfının en zekisi. ama tek zekisi değil, mahmut da var. mahmut ile ikisi hep yarış hâlinde. mahmut’un ağzı iyi laf yapıyor mesala. açık oturumlarda açık ara farkla iyi ahmet’ten mahmut ama ahmet’in de matematikte mahmut’u kevgire çevirmişliği vardır. ahmet şimdi yedinci sınıfta. tüm arkadaşları dershaneye gidiyor. o aslında dershaneye pek gitmek istemiyor ama rekabetten geri kalacak korkusuyla ailesi ısrar ediyor. ahmet en çok misket oynamayı ve nba live 2003 oynamayı seviyor. houston rockets’ı alıp t-mac’le yedi düvelin canını okumuşluğu vardır. hafta içleri okul, hafta sonu dershane tüm vaktini alıyor. ders çalışmaktan ahmet’in geceleri gözleri acıyor. vücudunda anlamlandıramadığı değişiklikler var. arkadaşlarına soracak ama utanıyor. ahmet mutlu değil. ahmet’in mesaisi yazın da bitmiyor. sekizinci sınıfta oks var. çok çalışması lazım. kabuslarında mahmut’u […]
önce bir müddet şehrin gürültüsü… sonra kahramanımızın şehirde bunalırken ki halinden kesitler geliyor ekrana. her şey olması gerektiği gibi. her şey 90’lar… ucuz ama güzel bir klip, dokunaklı bir şarkı ve nazan öncel. ama bunların konumuzla alakası yok. bu bir deneme ve yazar istediği gibi yazısına giriş yapabilir.
konumuz ahmet’in hikayesi. ahmet’in kimseye anlatamadıkları, kimseye söyleyemedikleri…
ahmet’in gözleri çakmak çakmak. kantinci muhsin amca onu her gördüğünde “kartal bakışlı ahmet” diyor. muhsin amcanın sevdiği fatihlere de “fatih sultan mehmet” demişliği vardır.
ahmet sınıfının en zekisi. ama tek zekisi değil, mahmut da var. mahmut ile ikisi hep yarış hâlinde. mahmut’un ağzı iyi laf yapıyor mesala. açık oturumlarda açık ara farkla iyi ahmet’ten mahmut ama ahmet’in de matematikte mahmut’u kevgire çevirmişliği vardır.
ahmet şimdi yedinci sınıfta. tüm arkadaşları dershaneye gidiyor. o aslında dershaneye pek gitmek istemiyor ama rekabetten geri kalacak korkusuyla ailesi ısrar ediyor. ahmet en çok misket oynamayı ve nba live 2003 oynamayı seviyor. houston rockets’ı alıp t-mac’le yedi düvelin canını okumuşluğu vardır.
hafta içleri okul, hafta sonu dershane tüm vaktini alıyor. ders çalışmaktan ahmet’in geceleri gözleri acıyor. vücudunda anlamlandıramadığı değişiklikler var. arkadaşlarına soracak ama utanıyor. ahmet mutlu değil.
ahmet’in mesaisi yazın da bitmiyor. sekizinci sınıfta oks var. çok çalışması lazım. kabuslarında mahmut’u görüyor. mahmut ahmet’ten yüksek puan almış. dershanede bir kız varmış, çok güzelmiş. ahmet geceleri terlemiş. ahmet mutlu değil.
ahmet şimdi anadolu lisesi’nde. her hafta on saat ingilizce görüyor. mütemadiyen rap dinliyor. neşet ertaş’ı da çok seviyor. hayatının bu evresinde en çok ilgisini çeken nuri alço ve küçük emrah. ahmet kaya’nın müziğini seviyor, görüşlerini değil. ahmet mutlu değil.
ahmet’in dersleri artık iyi değil. başka heyecanları var. ateizmle ilgili kitaplar okuyor, videolar izliyor. bir komünist bir de ülkücü arkadaşı var. ülkücü arkadaşı enver paşa hayranı. ülkücü arkadaşından enver paşa’nın türk askerleri tarafından kurşuna dizilmeden önce askerler susadı diye yoldan geçerken askerlere karpuz ısmarladığı minvalinde hikayeler dinlemişliği vardır. komünist arkadaşıyla okulda “nasıl gomünistsin lan hamburger yiyon huhaha” diye ikinci katip düzeyinde sulu bir ilişkisi var ama söylediklerini not alıp evde araştırıyor.
ahmet’in kafası karışık. babası tasavvuf ehli. tarikatlarda anlatılanla kitaplarda okuduğu din arasında uçurum var. bilimum ortamlarda ağzından çıkanlarla yüreğinden geçenler arasında da.
hz. ömer hata yapıyor, bir kadın cuma hutbesinde hatasını düzeltiyor; imam-ı a’zam ebu hanife hata yapıyor, öğrencisi hatasını düzeltiyor ama bizim şeyh nasıl oluyor da hiç hatasız oluyor diye düşünüp duruyor.
tarikatın etlik sorumlusunun bizzat allah tarafından atandığını söylüyor büyükleri; iyice kafası karışıyor. çünkü okuduğu siyer kitabında hz. peygamber’in vefatından sonra ilk halifeyi oradaki müslümanların seçtiğini okumuş. düşünüyor, allah neden islam tarihindeki en büyük kırılmalardan birinde bir tercih veya bir irade göstermemiş de bizim tarikatın etlik sorumlusunu atamada irade gösteriyor. ahmet mutlu değil, ahmet’in karnesinde altı tane bir var. aile araya giriyor, ahmet’in sorunlarından bahsediliyor, ahmet bir şekilde sınıfı geçiyor.
ahmet şimdi lise ikide. ahmet’e sormadan okul idaresi ahmet’i sayısaldan eşit ağırlığa atmış. ahmet sinirleniyor. lise iki dershaneye kayıt oluyor. artık kafasını karıştıracak şeyler düşünmüyor. dersini çalışıyor, arada sırada da dershane arkadaşlarıyla basket oynuyor.
ahmet’in gözlerinin yanısıra artık derslerden dolayı beli de ağrıyor. ne kadar uzak durmaya çalışsa da eli kitaplara ve videolara gidiyor. seyyid kutup’la, mevdudi’yle, marx’la, nihal atsız’la vedahi ateist bloglarla tanışıyor.
ahmet bir sabah boynunu eğmiş, okul kantinindeki bir masada çayıyla poğaçasını yiyor. kırıntılara bakarken usulca bir arkadaşı yanına yaklaşıyor, “hacım senin boynunu bükük görmek benim içimi mahvediyor” diyor arkadaşı ahmet’e. niyeyse çok mutlu oluyor, sarılıveriyor arkadaşına.
ahmet reel hayata odaklanamıyor. ne okulu adam akıllı devam ettirebiliyor ne de dershanedeki dersleri takip edebiliyor. şu köprüyü bir geçse ah… üniversitede istediğini yapacak ama, beceremiyor.
***
ahmet şimdi kocaman oldu. ne irice ne ufakça, orta halli bir göbeği var. sağ boynundaki fıtığı bazı akşamlar azıyor. her sabah uyandığında önce sağa doğru sonra da sola doğru belini kütürdetiyor. yoksa öğlene doğru bir ağrı başlıyor.
ahmet her hafta salı günleri eşiyle beraber alışverişe çıkıyor. bazen de alışverişte unuttukları hafta içi başka bir gün elinde siyah poşetle eve getiriyor.
ahmet çok yoğun çalışıyor ama eğer köprüyü geçene kadar sabrederse ileride daire başkanı olabilir. aldığı ingilizce eğitim ve yaptığı yüksek lisans rakipleriyle arasına hayli mesafe koymuş durumda. mahmut değil ama bu sefer de rakip olarak bir tek ömer var. ömer’in ağzı iyi laf yapıyor ama ahmet’in de ömer’i dini bilgide kevgire çevirmişliği vardır. bu da kariyer planlamasında önemli bir geçer akçe.
ahmet şimdi makamında sıkıntı içinde youtube’u açıyor. rastgele videolara tıklıyor. karşısında nazan öncel’in gidelim buralardan şarkısını görünce çamur gibi kalbine bir ok saplanıyor. çocukluğunu hatırlıyor, gençliğini, lise hayatını, üniversiteyi, sonra kariyer basamaklarını tırmanışını… ama bu süre zarfında hep mutsuzluğu, ama hep mutsuzluğu.
ahmet play tuşuna basıyor. önce bir müddet şehrin gürültüsü… sonra kahramanımızın şehirde bunalırken ki halinden kesitler… her şey olması gerektiği gibi. her şey 90’lar.
ömer burak tek, on bir eylül iki bin on yedi, ankara.