hâ-lâDenemeler
galata kulesi’nin fotoğrafını çekeceksem mesela, tamamına değil de bir parçasına odaklanmak isterim. bir gece yarısı, ansızın antalya’ya gideceksem veya, oradan oraya tüm sokaklarını arşınlamak değil de havaalanından bir taksiye atlayıp şimdi bile adını hatırlamadığım bir parkta saatlerce insanlarına bakmak isterim. yumruğuyla burnumu dağıtmış birine değil de kalbindeki kötülüğe şahit olduğum birine karşılıklı teşekkür mesajından sonra her aklıma geldiğinde körükleyeceğim bir kin gütmek isterim. bankada müfettiş, thy’de pilot ya da harika bir devlet kurumunda uzman olmak değil de küçük bir sahaf dükkanım olsun isterim. belki annem bize bazlama bile yapar; içine bal, tereyağ veya nutella süreriz. çayı da ismail yapar. bir bilseniz, ne harika olur. aşık olacaksam işte sonra bir kadına, her şeyine değil de gülünce kıvrıklaşan dudak kenarlarına, kemikli ellerine, heyecanlanınca yanındaki kişinin koluna ufakça dokunuşuna veya ne bileyim işte o küçücük özelliğine aşık olmak isterim. bir kitap yazacaksam veya, dünyanın binlerce büyük sorununa çözüm sunacak o koca tek cevabı yazmak değil de bim’de alışverişlerini yapmış, aldıklarını poşete yerleştiren genç bir çiftin birbirine bakışlarındaki mutluluğu yazmak isterim, bankada gişe yetkilisine kararmış cüzdanını çekine çekine uzatan bir inşaat işçisinin hislerini veya. çünkü bilirim, yaşamak nüansların içine sızmış, ufacık deliklerin içinde bizim ona dokunmamızı bekleyen kelebekler gibidir. metroda bir müzik duyduğumda dakikalarca oturup […]
galata kulesi’nin fotoğrafını çekeceksem mesela, tamamına değil de bir parçasına odaklanmak isterim. bir gece yarısı, ansızın antalya’ya gideceksem veya, oradan oraya tüm sokaklarını arşınlamak değil de havaalanından bir taksiye atlayıp şimdi bile adını hatırlamadığım bir parkta saatlerce insanlarına bakmak isterim. yumruğuyla burnumu dağıtmış birine değil de kalbindeki kötülüğe şahit olduğum birine karşılıklı teşekkür mesajından sonra her aklıma geldiğinde körükleyeceğim bir kin gütmek isterim. bankada müfettiş, thy’de pilot ya da harika bir devlet kurumunda uzman olmak değil de küçük bir sahaf dükkanım olsun isterim. belki annem bize bazlama bile yapar; içine bal, tereyağ veya nutella süreriz. çayı da ismail yapar. bir bilseniz, ne harika olur. aşık olacaksam işte sonra bir kadına, her şeyine değil de gülünce kıvrıklaşan dudak kenarlarına, kemikli ellerine, heyecanlanınca yanındaki kişinin koluna ufakça dokunuşuna veya ne bileyim işte o küçücük özelliğine aşık olmak isterim. bir kitap yazacaksam veya, dünyanın binlerce büyük sorununa çözüm sunacak o koca tek cevabı yazmak değil de bim’de alışverişlerini yapmış, aldıklarını poşete yerleştiren genç bir çiftin birbirine bakışlarındaki mutluluğu yazmak isterim, bankada gişe yetkilisine kararmış cüzdanını çekine çekine uzatan bir inşaat işçisinin hislerini veya. çünkü bilirim, yaşamak nüansların içine sızmış, ufacık deliklerin içinde bizim ona dokunmamızı bekleyen kelebekler gibidir. metroda bir müzik duyduğumda dakikalarca oturup dinleyebiliyorsam hâlâ eğer, tüm gün doğumları beni heyecanlandırıyorsa veyahut, kalbim çalıçırpı atıyorsa tüm mükemmel film sahnelerinde sonra… hâlâ yaşıyorum demektir. hâlâ yaşıyorum demektir. hâ-lâ.