perperişanDenemeler
biz her teneffüs dışarı çıkardık, furkan çıkmazdı. zeynep’in sınıfa dönmesini beklerdi. zeynep’in petrol mavisi montu vardı. saçları kıvırcıktı. ketçaplı ruffles severdi. şimdi, birazdan sınıfa gelirdi, furkan’a gülümseyerek cips isteyip istemediğini sorardı. furkan da ona gülümserdi. bu kadar basit bir soruya eveler geveler saçma sapan bir cevap verirdi. doritos sence de çorap gibi kokmuyor muydu ya? oğlum, mal mısın mıydı, kıza niye bunu söylüyorsundu? furkan zeynep’i çok severdi. herkesin sırasına oturup hocayı beklediği kısacık zaman dilimlerinde furkan tüm sınıfa komiklikler yapardı. zeynep onlara çok gülerdi. o güldükçe furkan anlatırdı. bazı hocalar furkan daha lafını bitirmeden çat diye sınıfa gelirdi. o zaman laf furkan’ın ağzına tıkılırdı. furkan içinden kallavi bir küfür savururdu. bazen de hocalar gecikirdi. yeni komikliğe başlasam mı acaba diye telaşa düşerdi. bazen başlardı. bazen başlamazdı. başlarsa bazen bitirir bazen bitiremezdi. zeynep furkan’ı sevmezdi, sami yusuf’u severdi. furkan’da sami yusuf’un imzalı cd’si vardı. ne! gerçekten miydi? ablasıyla konserine gittiğinde sami yusuf elleriyle kendisine vermişti. isterse ona verebilirdi. sahiden miydi ya!? inanılmaz mutlu olurdu. furkan’a çok teşekkür ederdi. elini sıkardı. furkan zeynep’i çok severdi. hep pencereden dışarı bakardı. mütemadiyen kendisine kızardı. ne sami yusuf’u ne imzası, oğlum deli misin sen, nereden çıktı? dedim ya, furkan zeynep’i çok severdi. zeynep’in petrol mavisi montu […]
biz her teneffüs dışarı çıkardık, furkan çıkmazdı. zeynep’in sınıfa dönmesini beklerdi. zeynep’in petrol mavisi montu vardı. saçları kıvırcıktı. ketçaplı ruffles severdi. şimdi, birazdan sınıfa gelirdi, furkan’a gülümseyerek cips isteyip istemediğini sorardı. furkan da ona gülümserdi. bu kadar basit bir soruya eveler geveler saçma sapan bir cevap verirdi. doritos sence de çorap gibi kokmuyor muydu ya? oğlum, mal mısın mıydı, kıza niye bunu söylüyorsundu? furkan zeynep’i çok severdi. herkesin sırasına oturup hocayı beklediği kısacık zaman dilimlerinde furkan tüm sınıfa komiklikler yapardı. zeynep onlara çok gülerdi. o güldükçe furkan anlatırdı. bazı hocalar furkan daha lafını bitirmeden çat diye sınıfa gelirdi. o zaman laf furkan’ın ağzına tıkılırdı. furkan içinden kallavi bir küfür savururdu. bazen de hocalar gecikirdi. yeni komikliğe başlasam mı acaba diye telaşa düşerdi. bazen başlardı. bazen başlamazdı. başlarsa bazen bitirir bazen bitiremezdi. zeynep furkan’ı sevmezdi, sami yusuf’u severdi. furkan’da sami yusuf’un imzalı cd’si vardı. ne! gerçekten miydi? ablasıyla konserine gittiğinde sami yusuf elleriyle kendisine vermişti. isterse ona verebilirdi. sahiden miydi ya!? inanılmaz mutlu olurdu. furkan’a çok teşekkür ederdi. elini sıkardı. furkan zeynep’i çok severdi. hep pencereden dışarı bakardı. mütemadiyen kendisine kızardı. ne sami yusuf’u ne imzası, oğlum deli misin sen, nereden çıktı? dedim ya, furkan zeynep’i çok severdi. zeynep’in petrol mavisi montu vardı. saçları kıvırcıktı. zeynep furkan’ı sevmezdi.
ömer burak tek,
on altı mayıs iki bin yirmi,
ankara.