yemiyoyum berkanDenemeler
gece gündüz telefondan moto racer oynuyordum ve oyundaki en iyi motosikleti almama ramak kalmıştı. üç ayın sonunda 820 bin çipin neredeyse hepsini biriktirmiştim. aynı motosikletle, aynı güzergahta, motosikletin hiçbir özelliğini açmadan, daha iyi motorlara zinhar meyletmeden öyle gidip gelmiştim. “o en iyi motosikleti” aldığımda hem kariyer de yapacak hem de motosikletin tüm özelliklerini açacaktım. bir müddet, yani çok kısa bir süre, şimdilik dişimi sıkmam gerekiyordu sadece. param yetmiyordu, gençliğimden verecektim. öyle ya, daha o kadar tüylenmemiştim. gelecekteki daha iyi günler için bugün biraz sabredecektim. hepsi o kadar… sabretmedim. aldım elime telefonu, önce oyunu sildim. sonra faruk abi’yi aradım: “abi, müsaitsen yarın motosikleti alayı mı senden?” bir iş çıkışı, üstümde beyaz gömlek, ayağımda köseli ayakkabı bindim motorun üstüne. dedim, “nasıl gaza basıyoruz?” “nasıl” dedi, “sen bilmiyor musun sürmeyi?” “eh işte abi, çok değil” dedim. kendime geldiğimde 120 km. hızla gidiyordum. rüzgar tüm vücudumu sarsıyordu. gözüm doluyordu. her gün 4 saat otobüs çektiğim üniversite hayatım, istanbul dönüşü arkadaşlarımın cebime sıkıştırdığı 50 lira, işsizlikten kavrulurken bankaya girdim diye beni kafirlikle suçlayan dostlarım, hiçbir zaman yemekhane haricinde yemek yiyemeyişlerim, ciğeri beş para etmez adamlara üstad deyişim… hepsi, ama hepsi boğazıma duruyordu. artık bugün sondu. daha iyi günler yoktu. bundan sonra kimse babamın sözünü kesmeyecekti, asla […]
gece gündüz telefondan moto racer oynuyordum ve oyundaki en iyi motosikleti almama ramak kalmıştı. üç ayın sonunda 820 bin çipin neredeyse hepsini biriktirmiştim. aynı motosikletle, aynı güzergahta, motosikletin hiçbir özelliğini açmadan, daha iyi motorlara zinhar meyletmeden öyle gidip gelmiştim. “o en iyi motosikleti” aldığımda hem kariyer de yapacak hem de motosikletin tüm özelliklerini açacaktım. bir müddet, yani çok kısa bir süre, şimdilik dişimi sıkmam gerekiyordu sadece. param yetmiyordu, gençliğimden verecektim. öyle ya, daha o kadar tüylenmemiştim. gelecekteki daha iyi günler için bugün biraz sabredecektim. hepsi o kadar… sabretmedim. aldım elime telefonu, önce oyunu sildim. sonra faruk abi’yi aradım: “abi, müsaitsen yarın motosikleti alayı mı senden?” bir iş çıkışı, üstümde beyaz gömlek, ayağımda köseli ayakkabı bindim motorun üstüne. dedim, “nasıl gaza basıyoruz?” “nasıl” dedi, “sen bilmiyor musun sürmeyi?” “eh işte abi, çok değil” dedim. kendime geldiğimde 120 km. hızla gidiyordum. rüzgar tüm vücudumu sarsıyordu. gözüm doluyordu. her gün 4 saat otobüs çektiğim üniversite hayatım, istanbul dönüşü arkadaşlarımın cebime sıkıştırdığı 50 lira, işsizlikten kavrulurken bankaya girdim diye beni kafirlikle suçlayan dostlarım, hiçbir zaman yemekhane haricinde yemek yiyemeyişlerim, ciğeri beş para etmez adamlara üstad deyişim… hepsi, ama hepsi boğazıma duruyordu. artık bugün sondu. daha iyi günler yoktu. bundan sonra kimse babamın sözünü kesmeyecekti, asla otobüse binmeyecektim, bedeli ne olursa olsun hiçbir ayıya dayı demeyecektim. o gün sondu. o gün sondu. o gün, sondu.
ömer burak tek, on altı temmuz iki bin yirmi, ankara.